Sanki Masal Gibi…
Minik bir dağ yamacında olduğumu hayal ediyorum. Yamaçta, başları sanki göğe değen, çam ağaçları pırıl pırıl. Dökülüp çürüyen ağaç yapraklarının yerini çimenler almış. Yapraksız çalılar tomurcuklanmış, badem ağaçları çiçek açmış. Yumuşak topraktan başlarını çıkarmış mavi çiçekler, bir iki papatya ve kocaman gelincik tarlası, sanki baharı müjdelercesine. Etraf sessiz. Ara sıra etraftan kuş cıvıltısı geliyor, sessizliği adeta delip geçiyor. Kısaca sözcüklerin yetersiz kaldığı bir güzellik. Etraf göz alabildiğine yeşil, her yerde huzur hakim. Burası gerçekten cennet diye geçiriyorum içimden.
Piknik sepetimi çıkarıyorum. Rengârenk sofra bezimi seriyorum yere. Etrafa kocaman minderler serpiyorum. Hemen oracıkta sıcacık bir yaşam alanına dönüşüveriyorum oturma yerimi. Parlayan güneşin altında, hayran olduğum güzellik karşında seyre dalıyorum.
Dere geliyor dere
Eşimin “Haydi yolumuz uzun” diyen sesi beni hayallerimden uyandırıyor. Doğanın ortasındaki bu yolculuğa derenin tatlı şırıltısı eşlik ediyor. Çocuklar gibi şen bir türkü tutturuyorum “dere geliyor dere, kumunu sere sere” doğanın pırıltısı ve çoşkusundan mı etkilendim ne…
Virajı dönünce tıpkı hayallerimde olduğu gibi cenneti bulduğumuzu düşünüyorum.
İşte geldik…
Bizim yeni keşfettiğimiz kayıp cenneti siz de bulursunuz, belli mi olur?