...

...

Çarşamba, Kasım 23, 2016

Bu kimin evi?




Evimizi nasıl dekore ettiğimiz, evimiz için eşya alırken neye göre seçim yaptığımız, bunun için ne kadar para harcadığımız ve hatta detaylar için ne kadar doğru hamleler yaptığımız tarzımız için belirleyicidir. Yaptığımız seçimler bizi yansıtır. Her gün farklı ruh haline göre evimizi dekore edemeyeceğimize göre kendi karakterimize en yakını seçeriz zamanla. Evimize baktığımızda gördüğümüz detaylar iç dünyamızı, konfor anlayışımızı, beklentilerimizi karşılıyorsa daha rahat eder, mutlu hissederiz.




Şu dönemde en büyük derdimiz, kendimizi ifade etmek. Herkes bir şekilde yaşama şeklini, beklentilerini, ev tarzını dışa yansıtmak istiyor. Bu sadece dekorasyon için değil, güncel hayatımız için de geçerli. Birkaç örnek verirsem ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirim sanırım.

Son yıllarda herkesin yoğun olarak kullandığı instagram ve benzeri sosyal platformları bir düşünün; kabul görme, takdir edilme, fotoğraflarımızın dikkat çekmesi ve seçimlerimizin beğenilmesi hoşumuza gidiyor. Evimizin bir çok kişiye ilham olması ve hatta aldıklarımızın sorulması örneğin. Bunları seviyoruz, çünkü bunlar içimizdeki beğenilme isteğini tatmin ediyor.

"Benim zevkim bu" diyoruz, "bu da benim hayat tarzım". 




Artık zevk ve stil sahibi insanlar orjinallik  istiyor, farklı olma arzusu var içlerinde. Bir tane üretilmiş olmasa da en azından butik üretilsin ya da kendim farklı bir şeyler yapayım isteği var. Bu anlamda "do it yourself" projelerini çok başarılı buluyorum.




Pahalı ürünler almak ile zevk sahibi olmak arasındaki ince çizgiyi korumak maharet istiyor. Yani sadece marka almakla olmuyor. Bazen pazardan da harika parçalar bulunabiliyor.

Marka olan mağazaları takip edip yeni sezonun her ürününü alıp eve götürmekle iş bitmiyor. Evdeki mevcut eşyalarla uyumlu görünüm yakalamak için kendi zevkinizden de bir şeyler katmanız gerek...





Bunu nasıl yaparım derseniz, naçizane birkaç önerim olacak: 

- Evinizin ana renkleri olsun, çizginin dışına çok fazla çıkmayın.

- Yaşam şeklinize uygun markalarınız olsun, sadık kalın ki daha önce aldığınız eşyalarla uyum problemi yaşamayın.

- Ana temanız sadelik olsun. Bazen çok beğenseniz bile evinize ait olmayan objeleri satın alırken iki kere düşünün ( Blog yazarı burada kendine atıf yapmaktadır :)

- Aile yadigarı ya da vintage eşyalara ilgi duyun, mesela evde odak noktası yapmak istediğiniz yerlere bu parçaları yerleştirin, görenin aklına sizi getirsin.

- Tüm bunları yaparken beğendiğiniz dekorasyon bloglarını, markaların kataloglarını, zevk sahibi kişilerin instagram hesaplarını, dekorasyon dergilerini inceleyip ilham alın, kendi yöntemlerinizle, kendinizin stilisti olun.

Zevkler tabi ki değişebilir, liste ise uzayabilir. Benim şimdilik aklıma bunlar geldi. 

Son olarak; tarzınızı oluştururken kendi benliğinizi yansıtın ki evinizde vakit geçirmekten keyif alın.

























Fotoğraflar : stylemepretty









6 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş :)

    YanıtlaSil
  2. Ne kadar güzel anlatmışsın, ne harika bir post olmuş.
    Ufkumu açtın... Şü listeni durup durup okumam gerek benim:( Öyle maymun iştahlıyım ki.
    Sade ve modern evleri , objeleri pek seviyorum ama biranda kanıveriyorum...
    Bir türlü tek bir çizgim olamadı, bir türlü ne istediğimi bilemedim:((

    YanıtlaSil
  3. Her zaman ne istediğini bilmek çok kolay olmuyor, değişken varlıklarız malum. Ama yine de "ayy ben bunu hayatta giymem" dediğimiz kıyafetler oluyor. Bu, ufak değişiklere, yeniliklere varım demekle birlikte belirli tarzda kalmak oluyor işte. Hiçbir şeyi abartmamak ve sadelikle detaylarda farklı olabilmek en iyisi. Ben de kendime şunu unutma diyorum: Maymun iştahlılık çoğu zaman pişmanlığa davettir :)

    YanıtlaSil
  4. Fotoğraflar da anlattıklarınız da harika. Her birine sonuna dek katılıyorum. Hayalim ileride evimin tıpkı anlattığınız gibi zevkimi yansıtan bir hale gelebilmesi.

    YanıtlaSil
  5. evliliğimizin ilk zamanlarında, mete ile ne kadar alelacele almışız bazı eşyaları, hiç düşünmeden, dünyanın parasını vermiştik. Mesela 12 kişilik açılınca 16 kişilik!! olan kelebek mobilya yemek masası ve o löngür sandalyeleri. Sanırsın ki çok kalabalık bir italyan ailesiyiz:)
    Düğünde takılan takıların yarısı onları ödemekle geçmişti:) Kocaman berjerlerim vardı mesela, camın önünde, ışığı kapatan. Diyeceğim, insan gelişirken büyürken, zevkleride renkleride bakışı gülüşü gibi kalıcı olmuyor, değişiyor. Şimdi yeni yeni ne istediğimi biliyorum, bilinçlendim sanki. Asla pahalı almıyorum, eskiyi seviyorum, kendimiz üretmeyi de beceriyoruz ya şükür:) Eşyaların kişiliğini hissediyorum, karakter arıyorum onlarda. Ben ufak yollu sıyırdım sanırım:))) Eşya için yaşamıyorum tabi ama yaşadığına inandığım her eşyayı çok önemsiyorum. Senin konunla yakında uzaktan bir alakası olmadı onu da anlıyorum, neyse sen anladın beni be dostum:)

    YanıtlaSil

Pembe Yastık keyfine katıldığınız için teşekkür ederim...